Tulum Geleneğinde Usta-Çırak
Tulum, geçmişte olanakların sınırlı olduğu bir coğrafyada şekillenmiş ve çok kapsamlı bir eğitim olmaksızın kuşaktan kuşağa aktarılmıştır.
Aslında yöresel sazlarımızın geleceğe aktarımına bakacak olursak; mecburi olarak bir usta-çırak ilişkisinin var olduğunu görmekteyiz. Tarihe baktığımız zaman tulum icrasını öğrenmek isteyen gençlerin veya çocukların, ilk aşamada çevrelerinden gördükleri kabaktan veya kamparadan yaptıkları çibunlar ile sesleri tanıyarak tulum icrasına başladıkları görülmektedir. Özellikle yörede; tulumcu olsun olmasın, herkesin kabaktan yapılma düdüklerle bir mazisi olduğu görülmektedir. Daha sonraları kamıştan yapılma çibunların çalınmaya başlandığı söylenebilir. Bu durum, tulumun yöre halkının genlerindeki yerini açıkça dile getiriyor.
Tulum pratik çalınan bir sazdır. Bu sebeple geçmişte icracılar duyduklarıyla yetinmek zorunda kalmışlardır. Çok eski tarihlere baktığımız zaman, zaten teknolojik imkânların olmayışından dolayı mecburi olarak ezgiler dinlenip kulaktan icra ediliyordu.
Tulum icrasının henüz akademik bir yanı olmadığından dolayı, sanatın aktarımı iptidai olmak suretiyle usta-çırak ilişkisi esasına dayanmaktadır. Daha önceleri günümüzdeki gibi profesyonel tulum atölyelerinin olmayışı ve tulum üstatlarının tulum icrası dışında başka işlerle de meşgul olmalarından dolayı, hiçbir tulumcu bir ustanın yanında uzun süreli çıraklık yapmamış; fakat olanaklar elverdiğince ustaların yanlarına giderek onlardan feyz almışlar ve icralarında eksik kalan kısımları ustaların yardımıyla tamamlamışlardır. Burada önemli olan doğru ustayı tercih edip onun çizdiği sanat yolundan, icra tarzından şaşmamaktır.
Günümüzde yaşayan tulum ustaları, bağlı oldukları ustaları uzaktan veya yakından takip etmişlerdir. Usta takip edilirken sadece icrası değil onun bu sanata bakışını ve kişiliğini de esas almışlardır.
Büyük Usta Ali ÇAMKERTEN, konu hakkında bir anısını söyle anlatıyor: “ Bundan 30-35 yıl önce genç bir çocuk geldi ve benden tulum istedi.
Dedim tamam.
Kaça yaparsın? Dedi.
Dedim 1000 lira. Tam tekmil, kılıfını da dikeceğim, süslemesini de yapacağım, hazır tulum.
Tamam dedi.
Yaptım. Parayı verdi, aldı, gitti. Aradan zaman geçti derken bizim bir köylü çay alımına Pazar’a inmiş. Tulum da çalıyor bizim Topluca köyünden. Benim tulumu sattığım gençle Pazar’da karşılaşmışlar. Öteden beriden ne var ne yok derken, tulumu sattığım genç: “ben Ali amcadan bir tulum aldım ama beğenmedim, geri vereceğim” demiş. Bizim Toplucalı: “hele ben bir bakayım şu tuluma” demiş. Almış, bakmış ve “kaça almıştın bu tulumu” diye sormuş.” “Bin Lira’ya” diye cevap vermiş o genç. Köylüm “ al bu bin Lira’yı artık bu tulum benim” demiş. Bu olayı köylüm sonra gelip bana anlattı yaptığım tulumu da göstererek. Bir güzelde çaldı benim yanımda. Bunun üzerinden aşağı yukarı 30 sene geçti ve o çocuk o tulumu halen kullanıyor.
Demek istediğim tulumu bana sipariş eden genç zannetti ki tulumu aldım mı çalarım ama maalesef onu öğrenmek için hiçbir ustaya gitmedi. Pastanede çalışıyordu, kendi çalmaya da uğraşamadı. Buradan çıkarılacak ders şudur:
Tulum üzerine hevesli olup da çalmak isteyen arkadaşlar, bir tulum almakla bu iş olmuyor. Bağlama çalmak için nasıl curadan başlamak ve öncesinde bir ustaya gidip notasını, perdesini öğrenmek gerekiyorsa, tulum da öyle. İlk olarak çibun çalacak, oradan bir iki hava çıkarıp ondan sonra tulumu eline alacak.”
Ustanın anlattığı hatırasına binaen; günümüzde tulum icra eden birçok genç, sosyal medya aracılığı ile ustanın icralarına ulaşabiliyor ama maalesef ustaya ulaşamıyor veya ulaşmıyor. Ali ustanın da dediği gibi tulum satın almakla olmuyor, öncelikle bir ustanın yanına gidip ondan gerekli bilgileri almak gerekiyor. Ayrıca günümüzde yeni tulumcuların kendilerine gerçek bir tulum ustasını benimseyemeyişleri dolayısıyla, tulumla çalınan ezgilerde de belli oranda değişmeler yaşanmakta ve bunun neticesinde tulum ezgileri konusunda itilaflar ortaya çıkmaktadır.
Çağımızda artık tulum icra etmeyi öğrenmek çok kolay bir hal aldı. İnsanlar artık özel açılan tulum kurslarında eğitim görebiliyor veya tulum atölyelerine gidip ustalardan deneyimleri doğrultusunda taktikler alabiliyorlar.
Ama burada kanaatimizce; ustaya gidip öğrenmek, tulum icrası açısından daha sağlam ve kalıcı öğrenmelerin olacağı yönündedir. Eskiye nazaran tuluma bir hayli rağbet olduğu da gözlenmektedir. Şu durumda gençlerin bir nevi araştırmacı edasıyla doğru ustayı tespit edip ona yönelmeleri gerekmektedir. Fakat sadece bir ustaya bağlı kalmakta sakıncalı bir durum olabilir. Toplumca benimsenmiş tulum ustaları ayırt edilmeli ve hepsinden faydalanılmalı; fakat yine de bir ana hat, gerçek usta olmalıdır.
Burada tulum ustası Bülent Bekâr konu hakkında şöyle söylemektedir:
“Benim tulum sanatı hakkındaki bütün deneyimim ustam Ali Çamkerten’e bağlıdır. Ustamdan öğrendim fakat bununla da yetinmeyerek o dönemde tulum yapan bütün ustaları takip ettim. İcra yeteneğim ile yılların getirdiği deneyimi üzerine koyarak, kendime has, kendi özelliklerimi taşıyan çalgı aletleri ortaya çıkarmaya başladım.” Görüldüğü gibi Bülent Bekâr, Ali ustadan öğrenmekle kalmayıp diğer ustalardan da tulum hakkında geniş bilgiler alarak kendini geliştirmiş ve usta olmuştur.
Usta Horoncu ve Şair Yaşar Çelik’e göre:
“Tulum icracıları takip edilirken geleneksel yaşamdan kopmamış, yöresinde icra etmiş, bu kültürü yaşamış ustalar tercih edilmelidir. Nitekim tulumun en güzel icrası çardakta, vartevorda, köy düğünlerinde belli olur. Ayrıca tulum, eski horoncuların takdiri ile de belli olur. Bir icracının, medyada olması veya CD çıkarmış olması onun iyi bir tulumcu olduğu anlamına gelmiyor.
Dolayısıyla iyi tulumcuları saymak gerekirse; Garipoğlu Mustafa TAŞER, CİPOĞLU, Çukitalı Mustafa, Ğvandlı Kumli Ahmet, Panco Ahmet AYDIN, Braka Ali ÇAMKERTEN ve Sabit KARAMAN gibi ustalar vardır. Geçmişte yaşamalarına rağmen birçok yerde kendi icralarıyla kayıtları vardır. Bu kayıtları gençlerin araştırması, dinlemesi ve örnek alması gerekir.
Ayrıca günümüzde yaşayan ustalar da vardır. Bunlar içerisinde sayılabilecek olanlar; Timur İŞGÖREN, Bülent BEKÂR, Garipoğlu Varol TAŞER, Tahir TAŞER, Uğur YAZICI, Kadir YEŞİLSU, Murat ATACAN ve daha ismini hatırlayamadığım birçok sanatçı günümüzde hala sanatlarını ustaca icra etmektedirler.
Tulum, yukarıda adı geçen icracılar örnek alınıp, aslına sadık kalınarak icra edilmelidir. Sanatını bu şekilde icra eden bir tulumcu, muhakkak sanatına hâkim olacak, aynı zamanda da iyi bir tulumcu olacaktır."
Sonuç olarak günümüzde tulumcuların sosyal medya ve internet vasıtasıyla öğrendikleri tulum asla geleneksel icra ortamlarındaki tulumla bir değildir. Ne zaman ki bir genç tulumcu adayı bir ustaya bağlanırsa o zaman başarılı olma yolunda sağlam adımlar atacaktır. Fakat ne yazık ki geleneksel icra ortamlarının günümüzde artık yok olması nedeniyle icra edilen tulumlar, geleneğe nazaran yine de tam anlamıyla kabul görmeyecektir.